Bir Elektrik Elektronik Mühendis Adayının Gözünden #1

Mühendisliğe dair bilinmesi gereken iki şey vardır.

1)Matematik
2)Matematik

Şaka bir yana matematiği ya da sayılar arasında kaybolmayı sevmiyorsanız sakın mühendisliğe gelmeyin pişman olursunuz.


Ben nasıl geldim? Anlatayım. Ebeveynlerim bir yaşıma geldiğim zaman beni bir tepsiye oturtmuşlar. Önüme ayna, stetoskop, minik bir motor, bir bilgisayar, kitap ve yanıp sönen basit bir devre koymuşlar. Eğer kitaba alırsam hukuk, aynaya alırsam hiçbir şey, motoru alırsam makine mühendisliği...

Ciddi ciddi okuyor musun sen hala?



Benim bölümü kazanmamın özeti şöyle: Babamın çenesi kapansın diye yazdım. GELMEZ DEDİĞİM BÖLÜM GELDİ.


Evet bu gerçekten böyle. Ulvi bir hikaye beklemeniz yanlış benden bir kere. Ama şöyle bir şey vardı benim hedefim yoktu. 49843 kez hedef değiştirdim sınav yılı. En sonunda da bıraktım. 'Puan gelsin de bakarım.' moduna girdim. Ki bu aslında iyi bir şey değil. Puan geldi (iğrençti) ve ek olarak elimizde okul birinciliği olunca otuz tercihin otuzunu da yaptım evet. Daha doğrusu yaptılar. Ben anca baktım.


Ama emin olduğum bir şey vardı ki elektrik elektronik is-te-mi-yor-dum. (Bir şey itiraf edeyim mi size. Kendi okullarımın mezunları bize bölüm tanıtmaya gelmişti çok eskiden. Oradan silik bir hatıra hatırlıyorum. Şu an aynı bölümü okuduğum birisi bölümünü söyleyince 'hıı bu mu?' gibisinden bir laf etmiştim içimden. ALLAH'IM BAŞIMA NE GELİYORSA BU BÜYÜK KONUŞMAM YÜZÜNDEN GELİYOR. Allah'tan daha kötü bir şey gelmedi.) Ama babam o kadar çok başımın etini yedi ki işte bölüm şöyle iyi böyle iyi, öğretim dili İngilizce sonra kardeşlerimin okulunun müdürünün oğlu (dıdısının dıdısı anasını satayım) elektrik elektronik mühendisliğinde okuyormuş beni okul müdürüyle konuşturdu. Allah Allah. Bir de güya ben bu bölümü kazanınca bana ARABA alacaktı. Adamın önünde söz verdiydi.

Aldı mı peki?

TABİİ Kİ DE HAYIR!Ne arabası bilgisayarı bile aldırana kadar iki yüz kez öldüm.


Neyse dedim ki yazayım nasılsa gelmez. O tercihlerin açıklandığı gün var ya. Sayfayı açar açmaz böyle nasıl küfür edeceğimi şaşırdım inanın. Bir ağladım bir ağladım ama  aboov.



 Yalnız bir ayrıntıyı atlamamam gerekiyor. Biz tercihleri yaptıktan sonra (siz neye inanıyorsunuz bilmiyorum ama) Allah'tan hep hayırlısını istedik. 'Allah'ım benim için hayırlısı neyse onu nasip et.' dedim her gün. O an bilmiyordum sadece babamın üstümde bası kurduğu bir isteği daha hayatımı mahvetmiş gibi geliyordu ama daha sonradan anlayacaktım ki ben o bölümden başka bölümde yapamazmışım.

Evet anladım yani sonradan.


Daha bunu çok yakın bir zamanda çözdüm sınav senemde çözüp çözmediğimi hatırlamıyorum. Fakat inanın çözerken diken üstündeydim. 'Ya başka bölüm çıkarsa?' diye. Doğru yerde  olduğuma ne kadar emin olsam da.

Sonuç olarak bölümü kazanmamın hikayesi bu. Kronolojik sıraya göre devam edecek olursam ilk önce okulun ilk gününü anlatmam gerekiyor. Ama ben hazırlık eğitimi aldığım için orayı ve mühendislik için İngilizce'nin önemini bir sonraki kısa yazıda anlatmayı düşünüyorum.

 Evet, hazırlık okuduğumu söylemiştim,  bir sene üniversitede geçirdim ama hani insan merak eder, ‘Acaba bölümüm nerede?’ diye gidip bakar bir değil mi? Ihh ıh. Ben ve hazırlıktan kendisini yumruklamam ile tanıştığım en yakın arkadaşım okulun ilk günü buluştuk, hani tencere kapak derler ya, hah o muhabbet! İkimizde bölümün yerini bilmiyoruz! O da okula kayıt olduğu gün gelmiş daha sonra unutmuş. Okulda çok az insan var, işin tuhaf yanı sorduğumuz güvenlik görevlileri de bizi yanlış bir binaya yönlendirdi. Aynı bölümde olduğumuz arkadaşlarımızı arıyoruz kimse telefona cevap vermiyor. (sonradan öğrendik ki yazılım dersinin hocası telefon konusunda çok katıymış dokunanı dersten atıyormuş) Tabi bizde olduğumuz yere çömdük tarlası yanan iki çiftçi misali.


Sonradan ne mi oldu? Aradığımız 12 kişi toplu olarak bizi bulup sınıfa götürmeye geldiler.
                                                                                                                             
Yani kısacası bölümümüzdeki ilk dersimize giremedik. Şaka gibi gerçekten.



                                                                                                                   
Sadece Türk Dili Ve Inkılap Tarihi derslerini Türkçe olarak görüyoruz. Diğer dersler tamamen İngilizce.

Derslerin içerikleri hakkında bilgi verecektim de çok üşendim şu an.

Bir  de kim size ne derse desin en geniş alanı olan mühendislik dalı elektrik elektronik mühendisliğidir. Çünkü elektriğin olduğu her yerde iş yapabiliyoruz aga. E şu an zaten her yer elektronik, her yer teknoloji, gittikçe hayatımız makineleşiyor hal böyle olunca iş arayacağımız alan bayağı gelişiyor. Fakat direk 'EEM mezunu ne iş yapar?' sorusu çok sıkıntılı bir soru.

Şu an bizim eski mezunlarımızdan bir tanesi Snapchat'te çalışıyor mesela. Türk Telekom'dan iş bulan da var robotik çalışmalar üzerine araştırma yapan da.

Benim planım  mı ne? Eheheh bunu ileride göreceksiniz zaten.



Fakat önemli olan şey kendini geliştirebilmek. Başladığın yıldan itibaren boş durmamak sanırım. En azından bizim seminere çağırdığımız herkes öyle diyordu. Mutlaka bir projeye katılmış olmak gerekli üniversite yaşamın boyunca. Bu bir drone projesi de olabilir, makine mühendisleri ile ortak yapılan bir yarış aracı da. Yani kısaca kafe kafe dolaşıp yatılmamalı.

Sosyal sorumluluk projelerine girmeli, mutlaka bir hobi edinilmeli. Hobi konusunda bayağı geniş şu an alanım ama ileride ne olur bilemiyorum tabii. Sadece resim müzik gelmesin aklınıza. Dalış yapmak, at binmek, heykel kursuna katılmak... Hepsi olabilir.

Onun haricinde ise kendi kendini geliştirmeyi öğrenmeli insan. Açıkçası ben endüstri 4.0'ın ne olduğunu bilmiyordum sora sora öğrendim. Soru sormaktan korkmamalı ve bol bol araştırma yapabilmeli. Ve bundan da keyif almalı. Çünkü keyif alınmadığı taktirde epey zorlayabiliyor.

Şu an İEEE kulübünün Computer Society takımının idari kurul üyesi oldum. İki etkinliğin organizasyon takımında yer aldım. On civarı şirketle iletişim kurup onları etkinliğimiz hakkında bilgilendirebildi. Bu sene bu kadar ilerledim.

Bu seneki pişmanlığım iki dersi eşekliğimden bırakmış olmamdı. Onun haricinde evet derslerim kaldı birkaç tane daha ama onlara gerçekten yapabileceğim bir şey yoktu.


Ama biraz daha fazla İngilizce çalışabilirdim galiba.

Kendime dipnot: Lütfen balık hafızalı olduğunu unutma. Bu yüzden seminere gelen insanların konuşmalarını not al mutlaka.


2 yorum:

  1. Normalde blog yazısı okuyan birisi değilim fakat bundan sonra yapacağım ilk iş yazdığın her yazıyı okumak olacak, sanal da bana bir şeyler kalabileceğini düşündüğüm nadir insanlardansın, konuşma şeklin olsun, takındığın tavırlar olsun örnek alınası, seni çok seviyorum. - Rina

    YanıtlaSil
  2. Dün gece Milas'ta yazını büyük bir keyifle ve sürekli gülümseyerek okurken, birden yerimde sallanmaya, daha doğrusu zıplamaya başladım. Deprem oldu :( ama neydi o öyle. Yorum bırakamadan çıktım tabii sabaha kadar tetikteydik.
    Hikâyen çok güzeldi, anlatımın da. Dilerim yükselerek devam edersin. Sevgilerimle yavrum :)

    YanıtlaSil